Dr. Fatma AKAR
ORCID: 0000-0001-6451-2281
fatmaakar@ibu.edu.tr
ISBN: 978-605-71074-1-1 
Yayın Tarihi: 08.05.2023
Doi: 10.5281/zenodo.7907711

İnsan, tabiatı gereği toplumdaki diğer insanlar tarafından kabul görmek ve o toplumda yaşayabilmek için içinde yaşadığı toplumun değerlerine, normlarına, inançlarına uygun davranmayı tercih eder. Çünkü insanoğlu dışlanmaktan korkar, sevilmek, sayılmak yani içinde yaşadığı toplumun bir parçası olmak ister. Elizabeth Noelle-Neumann (1974) tarafından ortaya atılan suskunluk sarmalı teorisi insanların yaşadıkları bu durumu desteklemektedir. Teoriye göre bireyler, kendi görüşlerinin azınlıkta kaldığına inandıklarında dışlanma korkusu ile düşüncelerini açıklamaktan çekinirler (Glynn ve McLeod, 1984, s. 731; Glynn, Hayes ve Shanahan, 1997, s. 452-453; Kennamer, 1990, s. 390). Noelle-Neumann suskunluk sarmalı teorisinde insanları çoğunluğun düşüncesine uymaya zorlayan en önemli faktörün kitle iletişim araçları olduğunu iddia eder. Kitle iletişim araçlarının her dönem bazı fikirleri destekleyen bazı fikirleri ise dışlayan sınırlı bir gündem oluşturduğunu, bu sınırlı gündemin kıskacında kalan bireylerin gerçek gündemden uzaklaşarak toplum baskısından çekindikleri için toplum gündemiyle ters düşen fikirlerini açıklamak istemediklerini ve grup davranışına uyduklarını dile getirir.  Noelle-Neumann (1998) kitle iletişim araçlarındaki uyumu, suskunluk sarmalının gelişmesi için bir ön koşul olarak belirtmiştir. Ona göre yalnızca oybirliği ile oluşturulmuş bir medya ortamı, insanların belirli bir görüşün şimdiki ve gelecekteki hakimiyetine ilişkin algılarını şekillendirebilir.

Suskunluk sarmalı teorisinin temel varsayımları ve hipotezleri şunlardır (Noelle-Neumann ve Petersen, 2004, s. 349-350).

  • İnsanlar genellikle sosyal izolasyondan korkar.
  • Bu nedenle insanlar, çevrelerindeki diğer insanların davranışlarını sürekli olarak izler, kamunun hangi görüş ve davranışları onayladığını hangilerini ise onaylamadığını not ederler.
  • İnsanlar sadece çevrelerini gözlemlemez aynı zamanda söyledikleri ve yaptıklarıyla kendi izolasyon tehditlerini de ortaya koyarlar.
  • Çoğu insan kamudan gelebilecek tehditlerden ve tecrit edilmekten korktuğu için konumlarını açıkça belirtmekten kaçınırlar.
  • Tersine, fikirlerinin onaylandığını hissedenler bunları korkusuzca, özgürce, memnuniyetle ve bazen yüksek sesle dile getirme eğilimindedirler.
  • Fikirlerini yüksek sesle dile getirmeleri karşı tarafa yöneltilen tecrit tehdidini arttırır. Böylece karşı tarafta yer alanlar fikirlerini kamuoyu önünde açıklamama eğilimi sergilerler. Bu şekilde sarmal bir süreç ortaya çıkar ve baskın taraf her zamankinden daha güçlü hale gelirken karşı taraf daha fazla sessizliğe bürünür.
  • Bu süreç her zaman her durumda değil, sadece güçlü bir ahlaki bileşene sahip konularla bağlantılı olarak gerçekleşir.
  • Sadece tartışmalı konular suskunluk sarmalını tetikleyebilir.
  • Farklı görüşe sahip grupların gerçek gücü, hangi görüşün kamuoyunda baskın olacağını kesin olarak belirlemez. Şöyle ki nüfusun çoğunluğu tarafından benimsenmeyen bir görüş de kamuoyuna hükmedebilir ve tecrit baskısına yol açabilir.
  • Kitle iletişim araçları, suskunluk sarmalı sürecini önemli ölçüde etkileyebilir. Ahlaki olan bir tartışmada medya aynı tarafı tutuyorsa suskunluk sarmalının gittiği yön üzerinde önemli hatta belirleyici bir etkiye sahip olur.
  • Kural olarak, insanlar izolasyon korkusunun veya tehdidinin bilinçli olarak farkında değildirler, çevrelerini gözlemlerler ve çevrelerinden gelen tecrit tehditlerine korku ve sessizlikle tepki verirler.
  • Kamuoyu zaman ve mekanla sınırlıdır. Kural olarak, suskunluk sarmalı yalnızca sınırlı bir süre için toplum üzerinde etkili olur. Zaman ve mekân değiştiğinde geriye dönüp bakıldığında suskunluk sarmalının derecesini anlamak zorlaşır.
  • Kamuoyu, bir sosyal kontrol aracı olarak hizmet eder ve dolaylı olarak sosyal uyumu sağlar. Suskunluk sarmalını tetikleyen konuda güçlü bir baskı söz konusu ise ya da konu bir tabu olarak kabul ediliyorsa suskunluk sarmalı daha etkili olur.

Bu teoriye göre belirli bir görüşe sahip olan ancak sahip oldukları görüşün kamuoyunda veya medya söyleminde zemin kaybettiğini gören bireylerin, izole edilmekten korkmalarından dolayı görüşlerini alenen ifade etme olasılıkları daha düşüktür (Hayes, Matthes ve Eveland, 2011, s. 440). Bu korku aynı zamanda insanları, günün tartışmalı meselelerinde çoğunluğun tutumu hakkında ipuçları elde etmek için medyayı izlemeye motive eder (Neuwirth, Frederick ve Mayo, 2007, s. 451). Suskunluk sarmalı teorisi fikirlerin kitlesel olarak yayıldığı bir toplumda, kitle söyleminde çoğunluğun fikirlerinin ilgi ve meşruiyet kazanmasıyla, azınlıkta olduğu algılanan bakış açılarının genişleyen bir otosansür eğilimi tarafından dışlanacağını ileri sürer (Glynn, Hayes ve Shanahan, 1997, s. 453). Bununla birlikte teori, algılanan çoğunluk görüşünün baskın hale geldiği ve algılanan azınlık görüşünün susturulduğu zaman sarmal bir sürecin ortaya çıktığını varsayar (Matthess, 2015).

Alexis Tocqueville, “Fransız Devriminin Tarihi” (1856) adlı kitabında suskunluk sarmalı teorisini destekleyen olaylardan bahseder. Tocqueville, eserinde Fransız Devrimi sonrasında kilisenin ve kilise taraftarlarının toplumdan dışlanmaktan ve zarar görmekten korktukları için çoğunluğun fikirleri karşısında kendi fikirlerini gizlemek zorunda kaldıklarını anlatır (Noelle-Neumann, 1998, s. 33). İzolasyondan kaçınmak için azınlık görüşlerine sahip insanlar ya fikirlerini çoğunluğun duruşuna uyacak şekilde değiştirirler ya da sessiz kalırlar, böylece çoğunluğun görüşünün baskın olduğu izlenimini desteklerler. Noelle-Neumann bu teorisi ile kamuoyu oluşumunda farklı fikirlerin yararlı bir bütünleşmesini sağlarken birçok açıdan da eleştirilmiştir. En çok eleştirilen nokta da insanların sadece yalnızlıktan korktukları için azınlıkta kalmak istemediklerini iddia etmenin mantıklı olup olmadığıdır. Aslında yapılan birçok araştırmada insanların bireysel ya da grup desteğine sahip olduklarında çoğunluğun görüşlerine karşı çıkabildikleri görülmüştür (Salmon ve Kline, 1983, s. 1-6).

Bireyin izole olmaktan korktuğu ve uyum sağlamak zorunda kaldığı kamuoyunun ne olduğunu açıklamak bu noktada doğru olacaktır. King (1928)’e göre kamuoyu bilinçli, rasyonel kamusal tartışmadan sonra gelen veya yurttaşlıkla ilgili bir sorun üzerinde varılan toplumsal yargıdır (akt. Scheufele ve Moy, 2000, s. 5). Daver (1993, s. 252) ise kamuoyunu kitle iletişim araçlarıyla veya kişilerarası iletişim vasıtasıyla açıklanan ve toplumdaki çeşitli grupların ve kişilerin siyasal erke ulaştırmak istedikleri düşüncelerin bir ortalaması olarak tanımlamıştır.

Kamuoyu toplumda bir sağduyu olarak ortaya çıkar, önyargılar şeklinde toplum içinde yayılır ve toplumsal tutumları, ihtiyaçları olduğu gibi yansıtır. Ancak Mill ve Tocqueville gibi liberal düşünürler kamusallık ilkesi nedeni ile onay verdikleri kamuoyunun meşruiyeti ile ilgili şüpheye düşmüşlerdir. Çünkü, kamusal alanın genişlemesi ile beraber bu alana taşınan tartışmalar, kamuoyunu egemen tutum üzerinde zorlayıcı bir güç haline getirmiştir (Habermas, 2013, s. 238-240).

Kamuoyunun zorlayıcı gücü azınlıkta kalan fikirlerin susmasına sebep olmakta ve bu sarmal bir hal alarak tüm topluma yayılmaktadır. Kamuoyunun oluşumunda birçok faktör rol oynamaktadır. Özelikle bunlar içerisinde siyasi oluşumlar, sivil toplum kuruluşları ve kitle iletişim araçları en önemlileridir. Noelle- Numann suskunluk sarmalı teorisinde özellikle kitle iletişim araçlarının kamuoyu oluşumunda güçlü etkisinden bahsetmiştir. Ancak Katz (1981) kitle iletişim araçlarını görüşlerin yayılması ve kamuoyunun oluşmasında referans kaynağı olarak değerlendirir, ancak kitle iletişimine atfedilen bu güçlü etkinin sınırlı bir etki olduğunu da vurgular. Ona göre medya doğrudan bir etki ajanı olarak algılanmaz, daha çok fikirlerin dağıtımı konusunda muhabir olarak algılanır (akt. Gunther, 1998, s. 486-487)

İnternet öncesi çağ iletişim çalışmalarında, insanların kendi bakış açılarının yanlış olduğuna inandıklarında toplum içinde özellikle politik konular hakkında görüşlerini açıklamaya meyilli olmadıkları görülmüştür. Günümüzde ise özellikle sosyal medyanın azınlık görüşlerine sahip kişilerin fikirlerini ifade etmeleri noktasında daha özgürlükçü bir ortam sunduğu ve kişilerin de bu ortamlarda fikirlerini ifade etmeye daha istekli oldukları belirtilmiştir. Ancak sosyal medyada da suskunluk sarmalının işlerlik kazanabildiği ve sosyal medya kullanıcılarının, eğer takipçileri kendileri ile aynı fikirde iseler görüşlerini daha gür bir sesle ifade ettikleri değillerse susmayı tercih ettikleri tespit edilmiştir (Hampton vd., 2014, s. 3-4).

Anahtar Kelimeler: Suskunluk Sarmalı, Dışlanma Korkusu, Kitle İletişim Araçları, Sosyal Medya

Kaynakça

Daver, B (1993). Siyaset bilimine giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi.

Glynn, C. J, Hayes, A. F & Shanahan, J (1997). Perceıved support for one’s opınıons and wıllıngness to speak out: A meta -analysıs of survey studıes on the “spıral of sılence”. Oxford Journals, 61(3), 452-463

Glynn, C.J ve McLeod, J.M (1984). Publıc opinion du jour: An examination of the spiral of silence. The Public Opinion Quarterly, 48(4), 731-740.

Gunther, A.C (1998). The persuasive press ınference: Effects of mass media on perceived public opinion, Communication Research, 25(5), 486-504.

Habermas, J (2013). Kamusallığın yapısal dönüşümü. (Çev. Bora T. ve Sancar M), İstanbul: İletişim Yayınları.

Hampton, K.N., Rainie, L., Lu, W., Dwyer, M., Shin, I., & Purcell, K. (2014). “Social media and the ‘spiral of silence.’ Pew Research Center, Washington, DC. https://www.pewresearch.org/wp-content/uploads/sites/9/2014/08/PI_Social-networks-and-debate_082614.pdf Erişim Tarihi: 27.12.2022.

Hayes, A.F, Matthes, J & Eveland Jr, W.P (2011). Stimulating the quasi-statistical organ: Fear of social ısolation motivates the quest for knowledge of the opinion climate. Communication Research, 40(4). 439-462.

Kennamer, J.D (1990). Self-serving biases in perceiving the opinions of others: Implications for the spiral of silence. Communication Research, 17(3), 393-404.

Matthes, J (2015). Observing the “spiral” in the spiral of silence. International Journal of Public Opinion Research, 27, 155-176.

Neuwirth, K, Frederick, E & Mayo, C (2007). The spiral of slince and fear of ısolation, Journal of Communication, 57, 450-468.

Noelle-Neumann, E (1998). Kamuoyu: Suskunluk sarmalının keşfi, Ankara: Dost Kitabevi.

Noelle-Neumann, E ve Peterson, T (2004). The Spiral of Silence and the Social Nature of Man. Lynda Lee Kaid (ed.), içinde Handbook of Political Communication Research, London: Lawrence Erlbaum Assocıates. 339-356.

Salmon, C.T ve Kline, F.G (1983). The Spiral of Slince Ten Years Later: An Examination and Evaluation. The Annual Meeting of the International Communication Assocation Dallas. 1-46.

Scheufele, D.A ve Moy, P (200). Twenty-Five Years of The Spiral of Slince: A Conceptual Review and Emprical Outlook. İnternational Journal of Public Opinion Research, 12(1), 3-27.