Dr. Hacı Mehmet BOYRAZ
ORCID: 0000-0001-9548-712X
Medipol Üniversitesi
haci.boyraz@medipol.edu.tr
ISBN: 978-605-71074-1-1  
Yayın Tarihi: 20.10.2023
Doi: 10.5281/zenodo.10028248

Etimolojik kökeni itibariyle linç, Türkçe bir kelime değildir ve İngilizceden Türkçeye geçmiştir. Dilimizde İngilizce orijinal haline (lynch) benzer şekilde telaffuz edilir. Kelimenin Amerikan Bağımsızlık Savaşında sömürgeci İngilizlerle birlikte hareket eden ve bağımsızlık mücadelesini sabote eden kişilere uyguladığı keyfi ve acımasız cezalarla nam salan Charles Lynch’in (1736-1796) soyadına referansla dolaşıma girdiği düşünülür (Walker, 1901, s. 732). Lynch’in öncülük ettiği düzmece yargılamalar ve haksız cezalandırmalar, kendisinden sonra devam ettiği için bunlar siyaset ve hukuk jargonunda “Lynch Yasaları (Lynch’s Law) olarak adlandırılmıştır (Gorup, 2020, s. 821). Bu sebeple bazı yazarlar, linçin Amerika’da kurumsallaştığını ve Amerikan tarihinin özünde bir linç tarihi olduğunu savunurlar (Berg, 2011).

İlk ve geleneksel anlamı itibariyle linç, birden fazla kişinin bireysel sorumluluktan kaçınmak için kolektif hareket ederek suç isnat ettikleri bir kişiyi ya da topluluğu adil yargılamaya tabi tutmaksızın cezalandırma eylemidir. Bu nedenle linç kelimesi Türkçede daha ziyade “yargısız infaz” olarak bilinir. Genellikle gerçek bir suç (taciz, tecavüz, hırsızlık, vb.) ya da kin, nefret ve yanlış anlama gibi kişisel sebeplere dayalı olarak şekillenen fiziksel linç eylemlerinde en az bir kişinin öldürülmesi ya da ağır yaralanması amaçlanır. Amacına ulaşamayan linç eylemleri ise linç girişimi olarak adlandırılır. Bununla birlikte linçe yol açan sebepler gerçek ya da kurmaca olabilir. Örneğin linç eylemleri, sokak ortasında bir kadına yapılan taciz gibi gerçek bir olaya tepki olarak başlayabileceği gibi bir kişinin şahsi problem yaşadığı komşusuna atacağı iftira nedeniyle de yaşanabilir. Halide Edip Adıvar’ın “Vurun Kahpeye” isimli meşhur eserinin başkahramanı Aliye Öğretmenin, art niyetli bir kesimin iftirasına muhatap olduktan sonra kendini aklama fırsatı bile bulamadan galeyana gelen kasabalılar tarafından linç edilerek öldürülmesi, buna güzel bir örnek teşkil eder.

Fiziksel linç eylemleri, toplumun hassasiyet gösterdiği ağır suçlara kayıtsız kalmak istemediği durumlarda ya da devletin asli vazifelerini icra edemediği süreçlerde “doğal” bir refleks haline de gelebilir. Aynı şekilde topluluk üyeleri, somut bir tehditle karşı karşıya kaldıklarında kendilerini müdafaa edebilmek için kolektif hareket ederek tehdidin kaynağını imha edebilirler. Böylesi bir durumda linç eylemi, meşru müdafaa ilkesiyle örtüşür ve ceza hukukunun cevaz verdiği bir eylem haline gelir (Şen ve Serdar, 2021). Bu tür istisnai durumlar haricinde linç eylemleri, meydana geliş biçimleri ve yol açtıkları etkiler bakımından hukukla bağdaşmayan uygulamalardır. Zira fiziksel şiddete başvuran linçin failleri, meşru şiddet tekelini elinde tutan devletin yürütme ve yargı sahasındaki otoritesini hiçe sayarlar. Ayrıca yaptıkları eylemle kamu düzenini ve güvenliğini derinden sarsarak anarşiye yol açabilirler. Distopik görünse de bu durum, bütün toplumu herkesin herkesle savaş halinde olduğu doğa durumuna (state of nature) itme riski taşır.

Hakikat sonrası çağın (post-truth era) en yaygın hastalıklarından biri olarak görülen linç kültürü ise sosyal medyanın gelişimine paralel olarak 2010’lu yılların sonu ve 2020’li yılların başında meşhur olmuş bir kavramdır (Tanner ve Robards, 2023). İngilizce literatürde daha çok iptal kültürü (cancel culture) olarak bilinir. Kavram, sosyal medya platformlarında (Facebook, Instagram, Twitter, vb.) hedef alınan kurbanların yıpratılmasını, küçük düşürülmesini ve dışlanmasını ima eder. Bu tür eylemlerin uzun süreli ve yoğun şekilde devam etmesi durumunda her biri linç kampanyasına dönüşür. Hedef alınan kurban bir kişi, topluluk, kurum ve hatta devlet olabilir.

Günümüzde özellikle sosyal medya platformlarında dolaşıma giren yanlış bilgiler, yalan haberler, özel hayatın gizliliğini ihlal eden içerikler ve bu platformlar aracılığıyla yürütülen dezenformasyon ve karalama kampanyaları; linç kültürünün en önemli kaynaklarıdır. Bunun yanı sıra bazı araştırmacılar, şiddetin bir kültür olamayacağını savundukları için linç kültürünü manasız ve problemli bir kavram olarak görürler (Aloğlu, 2018, s. 229). Bu nedenle İngilizcede kullanılan iptal kültürü teriminin daha makul olduğunu düşünürler. Ancak iptal kültürü teriminin Türkçede henüz somut bir karşılığı yoktur.

Somut bir örnek olarak ana akım medya organlarında ve sosyal medya platformlarında bir hükümet yetkilisine yönelik yürütülen linç kampanyası ile bu kişinin itibarı zedelenebilir. Kamuoyu tarafından mimlenen ve istenmeyen adam haline getirilen bu kişi; maruz kaldığı psikolojik baskıya ve sosyal dışlanmaya daha fazla dayanamayarak bir süre sonra istifa etmek zorunda kalır. Benzer şekilde çok uluslu bir şirketle ilgili sosyal medyada yürütülen linç kampanyası ile bu şirket geniş kapsamlı bir boykota maruz kalabilir. Kurumsal açıdan itibar kaybı yaşayan şirket, ilerleyen süreçte sektördeki gücünü yitirerek zamanla küçülmeye ve hatta kapanmaya gidebilir. Kısacası sosyal medyadaki linç eylemleriyle hedef gösterilen kurbanın toplum nezdindeki saygınlığı son bulur ya da ona verilen kamusal destek kesilir/ iptal olur. Linç kültürünün İngilizcede iptal kültürü olarak bilinmesinin mantığı da burada gizlidir. Her halükârda günümüzde sosyal medya ekseninde şekillenen linç eylemleri artık bir kültür haline dönüşmüştür.

Anahtar Kelimeler: İptal Kültürü, Linç, Linç Kültürü, Sosyal Medya, Yargısız İnfaz.

Kaynakça

Aloğlu, E. (2018). Sosyolojik Perspektiften Linç ve Toplumsal Şiddet Sarmalı. Sosyoloji Dergisi. (38), 219-230.

Berg, M. (2011). Popular Justice: A History of Lynching in America. Maryland: Rowman & Littlefield Publishers.

Gorup, M. (2020). The Strange Fruit of the Tree of Liberty: Lynch Law and Popular Sovereignty in the United States. Perspectives on Politics. 18 (3), 819-834.

Şen, E. ve Serdar, C. (2021). Meşru Savunma, Sınırın Aşılması ve Haksız Tahrik Mukayesesi ile Rittenhouse Olayı. https://sen.av.tr/tr/makale/mesru-savunma-sinirin-asilmasi-ve-haksiz-tahrik-mukayesesi-ile-rittenhouse-olayi adresinden 10.10.2023 tarihinde erişilmiştir.

Tanner, C. ve Robards, B. (2023). ‘Cancelled?’ Beyond Reductive Approaches to ‘Cancel Culture’ as Bad or Good. https://lens.monash.edu/@politics-society/2023/09/04/1386105/cancelled-beyond-reductive-approaches-to-cancel-culture-as-bad-or-good adresinden 10.10.2023 tarihinde erişilmiştir.

Walker, T. (1901). The Real Judge Lynch. The Atlantic Monthly. (88), 731-742.