Dr. Hacı Mehmet BOYRAZ
ORCID: 0000-0001-9548-712X
Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Dış Politika Direktörlüğü
boyrazhacimehmet@gmail.com
ISBN: 978-605-71074-1-1
Yayın Tarihi: 17.07.2023
Doi: 10.5281/zenodo.8154883

Dil bilgisi itibariyle bir isim tamlaması olan bilgi kirliliği kavramı, İngilizce “information pollution” kelime grubunun birebir Türkçeye tercüme edilmiş halidir. “Infollution” kavramı ise bu iki kelimenin mezcedilmiş halidir. Kavram Türkçe ve diğer birçok dilde son yıllarda yaygın kullanılsa da İngilizce literatürdeki bilinirliği eskidir. Örneğin Ettinger, 1971’de kaleme aldığı İngilizce makalesi için Bilgi Kirliliği Problemine Çözüm adını vermiştir. Benzer şekilde Orman, 1984’te yayınladığı İngilizce makalesi için Karar Destek Sistemleri Aracılığıyla Bilgi Kirliliği ile Mücadele Edilmesi başlığını kullanmıştır. Dolayısıyla kavramın kullanımı yeni değildir ve en azından bilindiği kadarıyla 1970’lerden beri bilimsel literatürde yer almaktadır. Yine de kavramın teknik olarak ilk kez ne zaman ve kim tarafından kullanıldığı meçhuldür.

Bunların yanı sıra dönemin Güney Kore Telekomünikasyon Şirketi yöneticilerinden akademisyen Paek Jae Cho, 2002’de yaptığı bir konuşmada spesifik olarak bilgi teknolojisinin yol açtığı olumsuz yan etkileri tanımlamak için bilgi kirliliği kavramını kullanmış ve böylece kavramın popülerleşmesinde öncül rol oynamıştır (Cho, 2002, s. 1). Kendisinden bir yıl sonra teknoloji sektöründe “web gurusu” olarak bilinen Jakob Nielsen, bilgi kirliliğini genel hatlarıyla tarif eden bazı tanımlar yaparak kavramın özellikle İngilizce konuşulan ülkelerde meşhur olmasını sağlamıştır (Özdemir, 2016, s. 24). Sonraki süreçte bilgi kirliliği, teknoloji çevrelerinin aşina olduğu ve kullandığı bir kavram haline gelmiştir.

Yakın tarihe gelindiğindeyse Mart 2020 itibariyle tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını sürecinde dolaşıma giren yanlış bilgiler ve yalan haberler ile yürütülen bilgi çarpıtma (dezenformasyon) faaliyetleri ve üretilen komplo teorileri nedeniyle bilgi kirliliği kavramının dünya genelindeki bilinirliği artmıştır. Öyle ki salgın boyunca dijital medya platformlarında hızla yayılan yanlış bilgiler ve yalan haberler, günlük hayatta en az salgının kendisi kadar etkili olmuş ve insanların sağlığını doğrudan tehdit etmiştir (Boyraz, 2020, s. 7). Bunun neticesinde dünya genelinde salgınla ve virüsle ilgili yüksek seviyede tehdit içeren bir bilgi kirliliği oluşmuştur. Örneğin İngiltere’de 5G teknolojisinin koronavirüse yol açtığına dair dolaşıma giren asılsız paylaşımlar nedeniyle ülke genelinde birçok 5G istasyonu ateşe verilmiştir (Boyraz, 2020, s. 12). Bu durum hem ülkedeki kamu düzeninin ve güvenliğinin bozulmasına hem de bu istasyonları işleten operatörlerin maddi açıdan zarar görmesine yol açmıştır.

Bir kavram kargaşası olmaması adına burada not etmek gerekir ki birbiriyle benzeşen ve Kovid-19 salgını döneminde sıklıkla kullanılan infollution ve infodemi kavramları birbirinden farklıdır. Bunlardan info (bilgi) ve epidemi (salgın) kelimelerinin mezcedilmesiyle ortaya çıkan ve Kovid-19 salgınında fenomen olan infodemi, daha ziyade salgın hastalık süreçlerinde hızla yayılan yanlış bilgilerin yekûnunu tanımlamak için kullanılan görece dar kapsamlı bir kavramdır. Infollution ise salgınlar dâhil olmak üzere bütün konularla ilgili oluşan bilgi kirliliklerini tanımlama amacıyla kullanılan daha kuşatıcı bir kavramdır.

Bilgi kirliliğinin ne anlam ifade ettiği sorusuna ise verilebilecek objektif ve yaygın kabule tabi bir tanım mevcut değildir. Ancak 1984’te yapılan şu tanım dikkate değerdir: “Bilgi kirliliği; bilgi arzının eksik, tutarsız veya alakasız bilgilerle kirlenmesidir” (Orman, 1984, s. 64). İkinci bir tanımsa şöyledir: “Bilgi kirliliği, insan faaliyetleri ve sosyal yaşam üzerinde önemli ölçüde zararlı etkiler yaratacak kadar büyük miktardaki düşük kaliteli bilginin iletişim teknolojileri aracılığıyla yayılmasıdır” (Hassan, 2019, s. 507). Üçüncü ve daha kapsayıcı görüşse bilgi kirliliğini şu şekilde tanımlamaktadır: “Bilgi kirliliği; bir konuyla ilgili çoğu zaman o konunun içeriğiyle ilgisi olmayan, konuya dair ihtiyaçları gidermeyen, doğruluktan uzak ve sahih kaynağı bulunmayan bilgi yığınlarıdır” (Boyraz, 2020, s. 10).

Konuyla ilgili bu ansiklopediye özgü bir tanım yapmak gerekirse bilgi kirliliği, bireylere ve topluluklara herhangi bir fayda sağlamayan ve hatta zararı dokunan kirli bilgi yığınlarıdır. Dolayısıyla doğruluğu ispatlanmamış ve güvenilir olmayan her şey bilgi kirliliğine yol açmaktadır. Buna mündemiç olarak hakikat sonrası çağın en önemli problemleri arasında yer alan bilgi kirliliği nedeniyle doğru ve gerekli bilgi havuzları boşalırken yanlış ve gereksiz bilgi havuzları dolmaktadır. Bu da müstakil bir varlık olarak hakikatin manasını yitirmesine ve herkesçe kabul edilen doğru bilgilerin dahi sorgulanmasına neden olmaktadır.

Bilgi kirliliklerinin neden ve nasıl oluştuğu sorusuna tek bir cevap verilmesi mümkün değildir. Yine de basit bir yaklaşımla bilgi kirliliklerinin asli kaynakları arasında eksik, yanlış, gereksiz ve içeriği kasıtlı şekilde tahrif edilmiş bilgilerin yanı sıra yalan haberlerin, komplo teorilerinin, algı operasyonlarının ve dezenformasyon faaliyetlerinin önemli bir yere sahip olduğu rahatlıkla ifade edilebilir. Bunların her biri gerçek bilginin özünü bilerek ya da bilmeyerek tahrif ettikleri için bilgi kirliliklerine yol açmaktadır. Bu nedenle bilgi kirliliği, bilgi güvenliğiyle doğrudan ilişkilidir; çünkü güvenli bilginin olmadığı bir ortamda yanlış, gereksiz ve zararlı bilgilerin yayılması ve bilgi kirliliklerinin oluşması daha kolaydır.

Günümüzde çeşitli konularla ilgili bilgi kirliliklerinin oluşmasında dijital medya platformlarının önemli bir yer vardır; çünkü bu platformlarda günlük hayata temas eden hemen her konuda lüzumlu ve lüzumsuz içerikler paylaşılmaktadır. Bilinçli ve iyi niyetli dijital medya kullanıcılarının belirli bir konuyla ilgili hakikate sadık kalarak ve gerekli öz denetimi yaparak hazırladıkları içerikler toplumun yararınadır. Bilinçsiz ve art niyetli dijital medya kullanıcılarının belirli bir konuyla ilgili hakikate sadık kalmayarak ve gerekli öz denetimi yapmayarak hazırladıkları içeriklerse bilgi kirliliklerine sebep olmaları bakımından toplumun zararınadır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki bilgi kirliliği dijital medyayla sınırlı bir sorun değildir. Zira dijital medya platformlarının haricinde yazılı (kitap, dergi, vb.) ve sözlü (sohbet, dedikodu, vb.) aktarım araçları vasıtasıyla da bilgi kirliliği oluşabilir. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak dün kulaktan kulağa aktarılarak yayılan bilgi kirlilikleri, günümüzde dijital medya platformları aracılığıyla kullanıcıdan kullanıcıya aktarılarak yayılmaktadır (Yavuz, 2020, s. 16).

Anahtar Kelimeler: Bilgi Güvenliği, Bilgi Kirliliği, Dezenformasyon, Kovid-19, Yalan Haber.

Kaynakça

Boyraz, H. M. (2020). İngiltere’nin Koronavirüse Dair Bilgi Kirliliği ile Mücadele Stratejisi. SETA Analiz. Sayı: 323.

Cho, P. J. (2002). Infollution and the Quality of Life. https://stanford.edu/~ncho/Infollution_manuscript_PJCho_2002.pdf adresinden 11.04.2023 tarihinde erişilmiştir.

Ettinger, M. B. (1971). A Solution to the Information Pollution Problem. Chemical Technology. 1 (6), 330-331.

Hassan, S. H. (2019). Conceptualizing Perceived Infollution Processing and Management and Its Consequence on Employee Well-Being. International Conference on Business Sustainability and Innovation.

Nielsen, J. (2003). Information Pollution. http://www.nngroup.com/articles/information-pollution/ adresinden 11.04.2023 tarihinde erişilmiştir.

Orman, L. (1984). Fighting Information Pollution with Decision Support Systems. Journal of Management Information Systems. 1 (2), 64-71.

Özdemir, Ş. (2016). Individual Contributions to Infollution (Information Pollution): Trust and Share. International Journal on New Trends in Education and Their Implications. 7 (3), 23-33.

Yavuz, A. (2020). Bilgi Kirliliği ve Bireysel Sorumluluk: Salgın Deneyimimiz. MSGSÜ Sosyal Bilimler Dergisi. 2 (20), 203-217.