Dr. Elifnur TERZİOĞLU
ORCID: 0000-0002-3467-1537
Atatürk Üniversitesi, ATA Teknokent
elifnur_88@hotmail.com
ISBN: 978-605-71074-1-1
Yayın Tarihi: 30.01.2023
Doi: 10.5281/zenodo.7584687
Algı, duyu organlarına etki eden çevresel faktörlerin dikkat çekip farkına varılması ve yorumlanması olarak tanımlanmaktadır (Garfield, 2002, s. 33). Bununla birlikte duyulardan gelen bilgi karmaşasının beyinde anlamlı hale gelmesi ve kişinin çevresindeki olayları, nesneleri ve ilişkileri duyu organları yoluyla anlamlandırarak belli bir davranışı ortaya koyma süreci de algı olarak ifade edilmektedir (İnceoğlu, 2011, s. 86). Dış dünya her birey için farklı algılanmakta ve bunun sebebinin de bireyin kendi çevresinden aldığı izlenimler sayesinde olduğu düşünülmektedir. Dışarıdan gelen bilgilerin tamamını depolamak mümkün değildir bu nedenle bireylerin yalnızca belirli bilgileri alıp depolayabileceği ve seçici bir süreçten geçirmesi gerektiği ifade edilmektedir (Kolasa, 1969, s. 247). Algılama ise bireylerin etraflarında olup bitenleri anlayarak değerlendirmeler yaptığı önemli bir süreçtir. Bireyler bazı bilgilere daha fazla odaklanırken bazılarına aynı önemi vermeyip ihmal edebilmektedir. Algılama, fikir ve düşünceleri duyu organları yoluyla anlamlı hale getirmektedir. Fakat bu algılama sürecinin çoğunlukla öznel nitelikte olduğu ve bireylerin ihtiyaçlarına, özelliklerine, değerlerine ve beklentilerine göre değiştiği ifade edilmektedir. Çevrenin aynı olmasına rağmen insanların olaylara bakışı, yorumları ve değerlendirmeleri farklı olduğu için algılama kişiden kişiye göre değişmektedir (Styhre, 2008, s. 261). Çevrede olup bitenlerin kolaylıkla algılanması, yorumlanması, karar verilmesi ve bu doğrultuda bir tutum sergilenmesi için dış çevrede bulunan sinyallerin bireyde bazı izlenimler oluşturması gerekmektedir. Bu kapsamda algılamanın özünde yorum kavramının olduğu ve bu kavramın nesnellikten ziyade öznellik barındırdığı ifade edilmektedir (Bajcsy, 1988, s. 998).
Algı iletişim boyutunda ele alındığında, bireyi etkileyen iç ve dış çevrenin farkında olma süreci olarak ifade edilmektedir. Çünkü iletişim alanında tanıma ve tanıtma kavramları ön plana çıkmaktadır. Tanıma hedef kitlenin belirlenerek analizinin yapılmasında önemli rol oynarken, tanıtma hedef kitleyi harekete geçirme faaliyeti olarak kullanılmaktadır. Böylece iletişimde bulunan algı kavramı algı yönetimi anlayışı biçiminde ortaya çıkmaktadır (Morris, 2002, s. 121). Algı yönetimi, daha kapsamlı, daha faydalı ve daha net bilgi edinmek amacıyla dış dünyadan gelen bilgi akışını kontrol altına almak, geliştirmek ve bu yönde tutum sergilemektir. Algının yönetilmesinde yalnızca örgütsel süreçlerin doğru bir şekilde anlaşılması değil bireylerin tanınmasındaki gerçekliklerin ortaya çıkarılması da önemli bir unsurdur (Saydam, 2013, s. 81). Bu durum göz önüne alındığında, algı yönetiminin iletişim faaliyetleri içerisinde oldukça kilit bir rol oynadığı söylenebilir.
Algı ve algının yönetilmesi süreci halkla ilişkiler faaliyetlerinde de oldukça önemli rol oynamaktadır. Çünkü halkla ilişkiler faaliyetleri bireyi anlama, değerlendirme ve algılama üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu süreç içerisinde hedefe ulaşmak için hedef kitlenin değerleri ve beklentileri doğrultusunda tutum ve yaklaşımlar sergilemesi gerekmektedir (Callamari ve Reveron, 2003, s. 9).
Şekil 1: Algılama Döngüsü (Tutar, 2013, s. 187)
Algı yönetimi kavramı halkla ilişkiler alanında 1980’li yılların başında görülmeye başlamış ve PR Week dergisinin yayınladığı yazıya göre ise bu kavram ilk kez bir şirketin halkla ilişkiler departmanında (Burson Marsteller şirketi) 23 Şubat 1996 yılında kullanılmaya başlamıştır (Moloney, 2000, s. 23). Bununla birlikte algı yönetiminin ABD Savunma Bakanlığı içinde bulunan bölümler tarafından ilk kez kullanıldığı ve ABD politik kararlarının ulus ötesinde de benimsenmesi için kullanılan bir yönetim tekniği olduğu belirtilmiştir. Algı yönetiminin temelinde anlama vardır çünkü anlamak bir durum üzerine oluşturulan çeşitli düşüncelerin oluşturduğu mantığın kendi içinde dengeli olduğunu farz etmektir (Callamari ve Reveron, 2003, s. 4).
Algı yönetimi kavramı her ne kadar belirsizliği düşük bir öge olarak ifade edilse de bu kavramın tamamen gelişmiş ve ortak görüşe ulaşmış bir alan olduğu söylenemez. Bu kavram bazı uzmanlara göre hedef kitlenin istek ve çıkar doğrultusunda yönlendirilmesi ve kullanılacak birer unsur haline getirilerek iletişim döngüsü oluşturmak anlamını taşırken; bazı uzmanlara göre ise bir ürünü ya da fikri satarken alıcıyı ikna etmek için kullanılan yöntemlerin bütününü ifade etmektedir (Johansson ve Xiong, 2003, s. 233). Algı yönetiminin en önemli özelliklerinden biri amaca yönelik yapılmasıdır. Ortada ulaşılmak istenen bir hedef yok ise yönetim faaliyetlerinden bahsetmek de anlamsızdır. Bundan dolayı kişiler bir olay ya da konu üzerine düşünüp, onları yorumlayıp ve bu doğrultuda tutum sergilediği sürece hedefe ulaşabilmektedir. Martemucci (2007, s. 3-8) algı yönetiminin stratejik iletişim ile aynı şekilde algılanmasına rağmen aslında ikisinin farklı anlamlarda olduğunu vurgulamaktadır. Çünkü algı yönetiminde hedef kitlenin düşüncelerini etkileyip istenilen yönde tutum sergilemelerinin sağlanması önemli iken, stratejik iletişimde mesajın kendisi ve iletildiği kanal daha önemlidir. Algı yönetiminin amacı zihindir ve hedef kitlenin algılarının yönlendirildiğini fark etmemesi oldukça önemlidir. Siegel (2005, s. 119) algı yönetiminin amaçlarını şu şekilde ifade etmektedir; hedef kitle üzerinde etkin bir kamuoyu etkisi oluşturmak; siyasi partilere karşı sergilenen tutumun hedef kitleyi nasıl etkileyeceği konusunda ikna etmek ve hedef ülke vatandaşlarının hedef ve istekleri doğrultusunda hareket etmesini sağlamaktır. Özetle algı yönetiminde hedef kitlenin fikirleri kilit rol oynadığı için bu düşüncelerin değiştirilebilmesi ve istenilen yönde tutum sergilemelerinin sağlanması oldukça önemlidir.
Anahtar Kelimeler: Algı, Algı Yönetimi, İletişim, Hedef Kitle
Kaynakça
Bajcsy, R. (1988). Active perception. Proceedings of the IEEE 76 (8), 996–1005.
Callamari, P. & Reveron, D., (2003). “China’s Use of Perception Management”, International Journal of Intelligence and CounterIntelligence, 16, ss.1-15
Garfield, A. (2002). “The Offence of Strategic Ifluence: Making The Case For Perception Management Operations’’, Journal Of Information Warfare,1(3), Pp. 30-39.
İnceoğlu, M. (2011). Tutum Algı İletişim. (6. bs.), Ankara: Siyasal Kitabevi.
Johansson, L. M. R & Xiong, N. (2003). “Perception Management: An Emerging Concept For Information Fusion”, Information Fusion4, Ss.231-234.
Kolasa, B. J. (1969). İşletmeler için Davranış Bilimlerine Giriş. Çev. Tosun,K.
Martemucci, M. (2007). Regaining the High Ground: The Challenges of Perception Management in National Strategy and Military Operations (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Norfolk: Joint Forces Staff College
Moloney, K. (2000). Rethinking Public Relations: The Spin and The Substance. London: Routledge
Morris, C. G. (2002). Psikolojiyi Anlamak. (Çev. Ayvaşık, B.ve Sayıl, M.) Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Saydam A. (2013). Perception Management. İstanbul: Remzi Kitapevi
Siegel, P. (2005). Perception Management: IO’s Stepchild. Low Intensity Conflict ve Law Enforcement. 13 (2)
Styhre, A. (2008). Perception And Organization: Art, Music, Media, Palgrave, Basingstoke & New York, 261p.
Tutar, H. (2013). Davranış Bilimleri Kavramlar ve Kuramlar. Ankara: Seçkin yayıncılık